“…KERBELA; DAVA İNSANLIK DAVASI…”
Kerbela Hüseyinin sahrasıdır
Özgürlük Hüseyinin kavgasıdır
Mertlik, yiğitlik Hüseyinin dehasıdır
Dava insanlık davasıdır.
Kerbela;
Geçmişi inkâr edebilirsiniz
Geçmişe karşı çıkabilirsiniz ama geçmişi yok edemezsiniz.
Eğer geçmişi yok ederseniz, geleceğinizi iyi kuramazsınız,
Çünkü geçmiş geleceğin ibretidir.
Çünkü tarih tekerrürden ibarettir.
Bu nedenle Kerbelayı anmak insanlığın gereği olmalıdır.
Kerbelada imam Hüseyin bir insanlık abidesidir.
İmam Hüseyin kerbelada; ileri sosyal demokrasi öncüsü ve şehididir.
Kerbelayı anarken; İmam Hüseyin’in şahsında bütün mazlumlar anılır,
Yezidin şahsiyetsizliğinde bütün zalimler lahnetlenir, kınanır.
Kerbela; Zalimin dört günlük Dünya saltanatı uğruna işlediği faciadır.
Kerbela, Hırsın, nefsin, ihtirasın ve doyumsuzluğun yol açtığı bir insanlık utancıdır.
Kerbela, Yezit zulmüyle eyleme dönüşmüş bir vahşet örneğidir.
Muharrem orucu;
Biz Aleviler için Adem peygamberden başlayarak bütün peygamberlerin yerine getirdikleri bir ibadettir. Bunun yanı sıra başta Hz. Hüseyin olmak üzere On İki İmamların şahadetleri ve tüm ezilen mazlumlar adına çekilen bir yas’tır. Bundan dolayıdır ki Muharrem orucunun diğer bir adı da Yas-ı Matemdir.
Muharrem orucu, insanın kendi iç benliğine yönelmesi, yanlışlarını-doğrularını, eksilerini-artılarını hesaplaması ve bütün bunların sonucunda daha iyiye, doğruya, güzele yönelmesine davettir. Nefsini terbiyeye, Hacı Bektaş Veli’ninde buyurduğu gibi nefsini bilmeye vesiledir oruç.
Aleviler olarak Muharrem orucu ile Hz. Adem’den günümüze gelen bir ibadeti yerine getirirken aynı zamanda Hz. Hüseyin`in şahsında Ehlibeyte, Ehlibeytte temsilini bulan insanlık değerlerine bağlılığımızı yineliyoruz. Yezide ve yezitte sembolleşen bütün kötülüklere lanet ediyoruz.
Mazlumların yad edildiği, zalime/zulüme boyun eğilmediği, haksızlıklara karşı haykırış ayı.
Bizler, Alevi inancına, yoluna, kimliğine sahip çıkan bireyler olarak, çok net ve Zeynep Ana kadar cesur olmamız gereken zamanlardan geçiyoruz. Yezid gibi açık düşmanlardan başka, Mervan gibi sinsi düşmanların ortalıkta cirit attığı, Hızır paşaların küçük çıkarları uğruna iş birliğine hazır beklediği, Yoluna sıtk-ı sadakatle bağlı yurttaşların sindirilmeye çalışıldığı, içeriden iş birlikçilerle manipüle edildiği bir dönem yaşıyoruz. Hala muaviyenin bıraktığı kötülük ateşi, semalarda kol geziyor. Cinsiyetçi bir yaklaşımla sapık ruhlu insanlar tarafından kadınlar tecavüze uğruyor, katlediliyor. İnsanın yaşam ve nefes alanı olan doğa/ormanlar katlediliyor. Kurdun, kuşun kuzunun hakkını isteyen Anadolu insanın yerini onları katleden, onları can olarak görmeyen bir anlayış yakıp/yıkıyor.
Yezit ve Emevi anlayışı ve bu zihniyet, hakimiyetini kurmuş, kurumlaştırmış ve kalıcı hale getirmiş. Görüntüde kimse Yezidin yolundayız demiyor. Ancak söylem farklı olsa dahi eylemler yezitçe yapılıyor.
Onun içindir ki çağımızın yol sürenleri bundan öncekiler gibi matem tutmaya devam ediyorlar. Biliyorlar ki değişen coğrafyaların, geçilen asırların, medeniyetin, insanlığın, demokratlığın, mertliğin bu zihniyet açısından bir anlamı, önemi, değeri yok. İşte tam bu günlerde, biz Ali’ye Selman olanlar; fikirlerimiz net, duruşumuz net olmalı. Hiçbir konuda şüpheye düşmeden, korkmadan; bu yolun talibi olmak dışında bir şansımız yok.
Bu yol ki; Kal-u Beladan beri bizim yaşam kanunumuzdur. ELİMİZİN, DİLİMİZİN, BELİMİZİN kilididir. İçtiğimiz suyun gözesi, paylaştığımız lokmamızın zerresidir.
Bu yola sahip çıkalım canlar, çıkalım ki;
Hakk da bize bu zor zamanlar geçirdiğimiz dünyada sahip çıksın, Hızır carımıza yetişsin, Zalimlerin zulmü son bulsun.
Hz. Hüseyin gibi yiğit, Zeynep Ana gibi dik durup insanlık onuruna gururuna davasına sahip çıkmak için tüm Canları Muharrem ayında 12 imamlar aşkına, Kerbela da şehit olan imamlar aşkına, katledilen k…